Cumartesi, Ağustos 26, 2006

Nefes Kesen Evler

Günlerdir beynimi içten içe yiyormuş gibi çalışan delici seslerinin artırdığı sinirden olsa gerek, kendimi hiç olmadığım kadar doğa sever bulmaya başladım. Aslında teorik bilgilerini zora gelmeden kullanmaya yeltenmeyen biri olarak, bizim mahallenin içine girmeden yeşil soykırımına seyirci kalmayı, yandan da üzülür gibi yapmayı en yegane davranış olarak seçmiştim.

Ama şimdi iş biraz değişik. Çünkü olan bu sefer doğrudan bana oluyor. Her sabah uyandığımda gördüklerim beni biraz da olsa incitiyor. Tamam, kendimi gözümün önünde yok olan ağaçların yerine koyacak kadar duygusal (yada başka bir bakış açısı ile "saf") değilim ama artık canımın bu yaz günü balkonda kahvaltı etmek istemediği bir gerçek. Görüntü mideme dokunuyor.

Hele hele bugün henüz bir kısmı yok edilebilmiş bu bölgenin ilk halini biraz olsun hatırlayan biri olarak aklıma getirdiklerim... Bundan sonrasına ilişkin neler olabileceğine dair tahminlerim ve çok daha kötüsü gerçek projelerden temellenmiş duyumlarım!

Bunları kabul edilebilir buluyorum farz edelim. Peki ilk zamanlarda aklı başında olup da buralara sırf şehirden uzak ama ulaşıma elverişli diye tonlarca para döken yüzlerce büyük -kemale ermiş insan- nasıl oluyor da evlerin hemen oracığından geçmesi olası yolun, kendilerini pahalı gayrimenkul sahibi edeceğini hesaplamaya koyuluyor? Önlerine şimdiden dikilmekte olan gökdelenleri görmeyi tercih etmediklerini düşünüyorum ki biraz olsun fikir yürütmeye yetenekli oldukları kanısına varabileyim.

Sonunda neler olacağını bu küçük aklımla bile kestirebiliyorum. Birileri orada burada görüp daha DOĞAL bulduğu için evinin dış boyasını YEŞİL seçmenin peşine düşecek. Birileri günün birinde marifetmiş gibi bölgenin dönem yerel siyasilerince nasıl ihya edildiğini anlatacak. Birileri de sanki o yıllarda buralarda yaşamamışlar gibi "ah vah" edecekler.

Sakalımız yok ki sözümüz geçsin...

Hiç yorum yok: